Faşizmin kavram kökeni Antik Roma’ya dayanır. Kelimenin anlamı, birlikten güç doğar düşüncesini simgeleyen bir baltaya bağlanmış sopa demetinden gelir.
Faşist ideolojinin kökeni de Mussolini İtalya’sına dayanır. Kelime artık baskıcı, otoriter, anti-demokratik yönetim biçimleriyle anılır.
Faşizmin kavram kökeni Antik Roma’ya dayanır. Kelimenin anlamı, birlikten güç doğar düşüncesini simgeleyen bir baltaya bağlanmış sopa demetinden gelir. Aynı simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında, halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır.
İşte bu sembol birtakım değişikliklerle 1926 yılından itibaren İtalya’nın resmi devlet sembolü olmuştur. Faşist ideolojinin kökeni İtalya’nın Benito Mussolini döneminde kelimenin sembolik anlamları yani devlet gücü, halk mülkiyeti ve birlikteliğe vurgu yapılarak oluşturulmuştur.
Mussolini’nin oluşturduğu radikal, aşırı milliyetçi, otoriter yönetim şekli politik bir ideoloji olarak gelecek diğer milliyetçi ideolojilere de örnek teşkil etmiştir. Faşizmin ipini dünyaya salan Mussolini’nin ardından Hitler ve Franko gibi liderler kendi milliyetçi ideolojilerini inşa ederken Mussolini’nin faşist ideolojisinden ilham almışlar/ etkilenmişlerdir.
1922’de İtalya’da iktidara gelen Mussolini’nin dünya görüşü olarak benimsediği faşizm, kısa zaman içerisinde baskıcı, otoriter, anti-demokratik bütün yönetim sistemlerine ve ideolojilere halk tarafından verilen genel isim olagelmiştir.
Faşist lider Mussolini
1919 yılında İtalya, çökmüş bir ekonomi ile cebelleşmekteyken ve derin bir siyasi kargaşa içerisindeyken Mussolini, farklı sağ grupları (anti-komünist, anti-kapitalist) önce Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı örgütünde bir araya getirmiş sonra da bu birliği imha ederek Ulusal Faşist Parti’yi kurmuştu. Bu dönemde ülkenin içinde bulunduğu durumdan faydalanarak güçlenmekte olan Mussolini’nin başbakanlığı ele geçirmesi çok değil bahsettiğimiz tarihten 3 yıl sonra, 1922’de gerçekleşmişti.
Nitekim yaptığı ilk hamle de muhalefeti ortadan kaldırarak ülkede faşist partiden başka duyulabilecek bir ses olmamasını sağlamaktı. Bu hamlenin devamı da karşıt görüşlü yayın organlarına yasak getirerek sürmekteydi. Diğer taraftan ülkede tren rayları ve yollar yaptırmakta çiftçilere destek olarak tarım ve endüstriyi canlandırmakta işsizliği azaltacak hamleler yapmakta yani söz ettiğimiz kargaşa içerisindeki ülkede bir şekilde popüleritesini arttırmaktaydı.
Üniversite hocaları faşist parti ile aynı fikirde olduklarına ve faşist partiyi savunacaklarına yemin ettiriliyor gazeteler, faşist partiyi kötüleyecek herhangi bir haber çıkmaması için kontrol altında tutuluyor hatta Faşist Parti’nin verdiği sertifikaya sahip olmayanların gazetecilik yapmasına izin verilmiyordu. Kısacası o, önüne geçebilecek herkesi ve her şeyi engelleyerek gerekirse öldürerek ilerliyordu.
Boynuz kulağı geçti
Dışarıda da yayılmacı bir politika izleyen Mussolini’nin hayali Akdeniz’e hükmetmekti. Başta sözünü ettiğimiz üzere Alman Nazi Partisi lideri Hitler’in ilham kaynağıydı Mussolini. Bu iki diktatör sıklıkla bir araya geliyordu. En nihayetinde Mussolini 1940’ta II. Dünya Savaşı’nda da Almanya’nın yanında yer almıştı. Ancak tabiri caiz ise boynuz kulağı geçiyordu. Hitler’in İtalya üzerindeki gücü artarken Mussolini de adeta Hitler’in sözünden çıkmayan bir kuklaya dönmüştü. Diğer taraftan da Mussolini muhaliflerinin sayısını gitgide artıyordu. 1943’te Büyük Faşist Konsey toplanmış ve Mussolini’nin görevden alınmasına karar verilmişti. Kendisi bu kararı dikkate almadığından tutuklanmış ancak Hitler’in yardımıyla Viyana’ya kaçırılmıştı.
1945 yılının Mayıs ayında Almanya’nın yenilgisiyle İsviçre’ye kaçmaya çalışmış ancak kaçamadan kendisi ve sevgilisi kurşuna dizilerek öldürülmüştü.
En nihayetinde;
Ölmeyecekmiş gibi yaşayan faşist liderlere,
Ölmeyecekmiş gibi öldüren faşist liderlere,
Dinmeyecekmiş gibi yükselen tek seslere,
Tarih elbette ve daima cevabını vermiştir.